Pazar, Aralık 30, 2007
Bitmese cümle
Perşembe, Kasım 29, 2007
Sussam hep sussam ...
Salı, Kasım 06, 2007
Yenileniyorum ..
Perşembe, Ekim 25, 2007
Zamansızlıkda var bir yerlerde biliyorum ...
Bu biblo daha sonra hep Brancusi'nin The Kiss heykelini hatırlatıyor. Bir yerlerde okumuştum herhalde, daha sonra Philedelpia Sanat Müzesinde de gerçeğini görüp ona da öylece bakakalmıştım. Nasılda bir birlerini tamamlamışlardı ve bu tamamlamada ayrılmanın a'sı bile yoktu. Sanki hep oradaydılar ve ben arkamı dönüp gitsemde, birazdan yangın çıksa da onlar orada hep öyle kalacaklardı. Zaman duygum şaşmış, ama böylesi zamanı şaşmış bir sarılışı istemiştim.

Pazar, Ekim 21, 2007
Bir anın tadına varmama var...
Perşembe, Ağustos 30, 2007
30 Ağustos Zafer Bayramı
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk İstikbalinin evladı!
20 Ekim 1927
K.ATATÜRK
Atatürkçü düşünce derneğinin internet sayfasından aldığım, Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun günümüz Türkçe’sine uyarladığı Gençliğe Hitabe ise:
Pazar, Ağustos 26, 2007
Evet istemenin gücü
Cuma, Ağustos 24, 2007
İstiyorum
Cumartesi, Ağustos 18, 2007
Ve yeni yeniden Mehmet Günsur
Perşembe, Ağustos 16, 2007
Geçenlerde sordum kendime ?
Kafamda tilkiler birbirlerine geçmiş hepsi başka yöne gitmeye çaılıyor sanki. Derken biri "nasılsın ?" dedi. İçimden ben mi ? demek geçti, bana mı sordun? birşey diyemeden baktım bir zaman, sonra uyandım ve iyiyim dedim. Hastalığın seni terk etmeye karar verdiği sabah uyanmışım gibi.
Nasıl geçer bu öfke içimde dedim, her saniye yeniden yeniden yaşarken arka arkasına gelen ters olayları, anlaşılamamayı ve daha kötüsü madurun tek ben olduğum durumu. Neyden bahsediyorum anlamıyorsunuz tabi. Tek derdimden bahsediyorum, dişlerimden. Biri nasıl bu kadar vurdum duymaz olur ki ! Bir hafta önce karşımda şemkiren ve ben her ay senin muayeneni düzenli yapıyorum diyen adam nasıl böyle tatile gidip ben 2 hafta sonra geleceğim bekle diyebilir. Ve bunu yüzüme bile demeyip sekreterine arattırır. Daha fenası nasıl sizin zamanınızı bu kadar rahat çalabilir ve tedavinizi %50 artırabilir. Ve bu tedavi sizin bütün görüntünüzü etkilerken veya nasıl tedavi süresini bu kadar yanlış tahmin edebilir. Nasıl ? nasıl ? ... tek cevabı var güvendiği birileri var demek ki ! eee benim babamda bilir kişi olsa ve camia bilse herhalde bende bu kadar umursamaz olurdum, bu kadar hastalarımla ilişki sorunlusu olurdum, bu kadar sosyal zeka özürlü olur, kendimi hastalarımın yerine koyma duygusundan yoksun olurdum. Ve herşey maddi olurdu, müşteri ilişkisine dönerdi.
İşini iyi yapan insanlar istiyorum. Şikayet etmekten bıkmış, sorundan çözüme yönelmiş, karşı tarafın yerine geçebilen ve kendi doğrularını sorgulayan.
Size önerim bir gün bir yerlerde Hakan Demirel'i ortodontide veya herhangi bir diş olayında tavsiye ederse kendisi felaket yalancı biridir. Aman - sakın... koşarak kaçın derim. Aksi halde bir hastanın umursanmamasına, zamanının çalmasını önemsememesine şahit olursunuz. Ve sadece paranızı verdiğiniz müddetçe ilgilenilirsiniz, para ödemeniz bittiği anda artık bir yük, fazlalıksınız. Dikaat diyorum dikkaaattt ...
Limon Çiçeği
Pazartesi, Ağustos 13, 2007
I am in ...
"Geldim" , gidişi çağrıştırıyor ya sevmiyorum ondan. Oysa her geliş bir başlangıçsa, ki bence öyle, içinde gitme barındırmasa daha güzel olacak, daha az canımı yakacak sanki.
Yeni bir iş yeni ortam, yeni insanlar ve öğrenilecek yeni konular. Bolca yeni var hayatımda, bende olabildiğince yenilenmiştim tatilde. Yepten yeniyeyim yani. Tatil detaylarına girmeyeceğim güzel olduğu kadar buruk, buruk olduğu kadar yazıkmış dediğim olaylar oldu. Ama ben dert etmedim, salladım, atladım, yok saydım... Bu yok saymayı ben çok güzel yaparım. Canımı sıkan birşey varsa yok sayabilirim, tabi herşeyi değil ama genel olarak yok sayarım. Benim için önemli ise olay veya kişi işte o zaman durur, geri adım atar ve sorunu ele alırım. Önem verdiklerimi de yok saymaya başlayınca anlayın ki artık eski öneme sahip değiller, yani ben anlayayım ki : )
Cuma, Temmuz 27, 2007
Kendim Olup Geleceğim
Cuma, Temmuz 13, 2007
Başlıyoruz
Cuma, Temmuz 06, 2007
Yeniden Başlamak Hevesim Var...
Perşembe, Haziran 14, 2007
Birşeyler Yazasım Var ...
Limoni
Çarşamba, Haziran 06, 2007
Güzel Haberler
Daha da bitmedi, sonra çevremdekilerden güzel haberler almaya başladım.
Önce çok sevdiğim bir arkadaşımın güzel haberini aldım, deli gibi gün boyu sanki ben evleniyormuşum gibi sevine sevine gezdim. Herkesler anladı güzel bir haber olduğunu ama kimselere söylemedim. Bencillikti belki ama ben kendimde taşımak istedim. Gün boyu ve hatta gece ..
Sabah bir mesaj ile uyandım, yeğenin erken geldi, teyzesini görmek istiyor diye... Daha 7 haftamız vardı oysa, ben ilk dereceden teyze olamayınca evlenen arkadaşlar bana teyze oldurma sözü veriyorlar, sağolsunlar :)) Haftasonu bebişimizi göreceğim, küçücük bedenini, yumuk yumuk ellerini... Sonra adımlarını, kelimelerini, güzel günlerini, huzurlu gülücüklerini ve hayata dair ne yaşamayı seçerse o hallerini :))
Daha önce yazdığım bir kaç satır vardı, ben onları olur olmadık yerde kendime tekrar ederken biraz uyarladım :
" N'onca yaşarsan yaşa
Aşktır geriye kalan
Öldüğünde aşk yoksa
Senin yaşadığında yalan "
Nasılım ama ??
Herkese iyi dileklerimi, güzel hislerimi gönderiyorum ...
Limoni
Çarşamba, Mayıs 23, 2007
Salı, Mayıs 22, 2007
Ne dedi ?
"n'onca yaşarsan yaşa
sonunda ölümdür kalan"
Boşşvverrr,
sen bunlara
kula'sma adamım,
öldüğün an,
ölümde yalan
Mustafa Ahmed
Cuma, Mayıs 18, 2007
Bu Kadar mı Tutar ?
Neyse dağılmayalım.
Yaptığım test şudur:
1- Kız/erkek arkadaşınızın evine doğru gidiyorsunuz. Eve ulaşmanın iki yolu var. Bir tanesi dogrudan eve götürüyor, hızlı ama çok sıkıcı bir yol. Diğer yol ise daha uzunca fakat etrafta görülecek ilginç dükkanlar, güzel bir manzara ve renkli insanlar var. Sevgilinize gitmek için hangi yolu seçerdiniz?
2- Yolda 2 gül bahçesine rastladınız. Bir tanesi kırmızı güllerden diğeri beyaz güllerden oluşmuş. Sevgiliniz için 20 adet gül koparmaya karar verdiniz. Kaç tane kırmızı, kaç tane beyaz seçerdiniz? (isterseniz hepsini tek bir renkten seçebilirsiniz)
3- Sonunda eve vardınız. Arkadaşınız kapıyı açtı. Sevgilinizi çağırmasını rica edebilirsiniz yada kendiniz girip onu alabilirsiniz. Hangisini yaparsınız?
4- Sevgilinizin odasına gittiniz ama orda kimse yok. Gülleri orda bırakmaya karar verdiniz. Pencerenin yanına mı yoksa yatağın üzerine mi bırakırsınız?
5- Gün bitti ve artık yatma zamanı. Sevgiliniz ve siz ayrı odalarda yatıyorsunuz. Sabah uyanma vakti gelince, sevgilinizin odasına gidip bir baktınız. Sevgiliniz hala uyuyor mu yoksa uyanık mı?
6-Artık kendi evinize dönme zamanı. Kısa yolu mu yoksa uzun yolu mu tercih edersiniz?
Benim cevaplarım:
1- Tabiki kısa yolu seçerim:
Yorum: Yol, sizin aşka karşı nasıl bir tavır aldığınızı gösterir. Eğer kısa yolu seçerseniz, çabuk ve kolay aşık olan bir tipsiniz. Eğer uzun yolu tercih ediyorsanız kolay kolay aşık olmuyorsunuz ve uzun zaman geçmesi gerekiyor.
2- 20 adet kırmızı:
Yorum: Kırmızı güllerin sayısı ilişkiye ne kadar kendinizden verdiğinizi ve beyaz güllerin sayısı karşılığında ne kadar beklediğinizi gösterir. Örneğin, 18 kırmızı ve 2 beyaz tercih etmişseniz, %90 veriyorsunuz ve karşılığında sadece %10 bekliyorsunuz demektir.
3- Gider kendim alırım:
Yorum: Bu soru sizin ilişkideki problemlere karşı nasıl yaklaştığınızı gösteriyor. Eğer arkadaşından rica etmişseniz, o zaman problemleri yok farzetmeyi tercih ediyor ve bir şekilde kendi kendine çözümlenmesini bekliyorsunuz demektir. Eğer kendiniz gidip almış iseniz, o zaman biraz daha direk bir insansınız ve sorunları hemen çözmeyi tercih ediyorsunuz.
4-Yatağa:
Yorum : Güllerin nereye bırakıldığı sevgilinizi ne kadar çok görmek istediğinizi gösteriyor. Yatağın üzerine bırakmak, onu görmeyi çok istediğinizin göstergesi, buna karşılık pencere kenarına bırakmak görüşmesenizde olur anlamına geliyor.
5- Uyuyor, kıyamam :))
Yorum: Bu soru sevgilinizin kişiliğine nasıl yaklaştığınızı gösteriyor. Eğer onu uyurken buluyorsanız, sevgilinizi olduğu gibi seviyorsunuz. Eğer uyanıkken buluyorsanız, sizin için değişmesini bekliyorsunuz demektir.
6- Uzun yolu :
Yorum: Eve dönüş yolu bir insana ne kadar süre aşık kalabileceğinizi gösteriyor. Eğer kısa yolu seçmiş iseniz genelde aşklarınız çok çabuk bitiyor demektir. Eğer uzun yolu seçmişseniz bir ilişkide aşkınızın daha uzun süre devam edeceğini gösteriyor.
Yaa ben daha napiyim ??
Limon
Pazartesi, Mayıs 14, 2007
Çilekli-Muzlu Çikolatalı Tart ve Anneler Günü
Ben de bu güzel gün ve verilmiş 3 kilo hatrına ne zamandır istediğim çikolatalı tartı yaptım. Tartın kreması için Pastacının verdiği tarifi kullandım ve bundan böyle kesinlikle artık tek krema tarifim var.

Vanilya hariç bütün malzemeleri altı kalın bir tencerede koyup, karıştırıyoruz. Sonra kısık ateşte kaynayana kadar karıştırarak pişiriyoruz. Kaynadıktan sonra karıştırmaya devam ederek 3-4 dakika daha pişiriyoruz. Sonra soğuk suya oturtarak, vanilyayı ekleyip karıştırıyoruz. Ben mikser ile karıştırıyorum, tel de aynı işi görür. Soğumaya başladığında streç ile kapatıp dinlenmeye bırakıyoruz.
Soğuyan tartın üzerine kremanın büyük bir kısmı dökülür ve düzleştirilir. Geriye kalanına küçük küçük doğranmış çilek, muz eklenerek en üste dökülerek düzeltilir.
Sonra benim gibi fotoğraf makinesinin azizliğinin farkına varmdan bir güzel fotoğrafları çekilir ve yenilir. Sonra ise fark edilirki, hafıza kartından okuyamıyorum. Kurtarabildiğim tek fotoğraf ise üstte. Tabi bu işin şakası, umarım sizin başınıza böyle birşey gelmez.
Cuma, Mayıs 11, 2007
Saymaya Dermanım Yok
Perşembe, Mayıs 10, 2007
Camdan Kalp
Cumartesi, Mayıs 05, 2007
En acısı
Perşembe, Nisan 19, 2007
Gidiyoruuzzzz.. Gidiyoruzzz .. Tatile gidiyoruzzz
Salı, Nisan 17, 2007
Resim Yaptım
"U" dönüşün sonunda kendimi pastel boya ve resim defteri seçerken buldum. Taklit etmek istediğim bütün resimler iş bilgisayarımda kalmıştı, ben de kendimce yaratıcılığımı öne çıkarmak için kafadan resim yapmaya karar verdim. Hani küçük çocuklar yaparlar ya, koltuğa oturup ayaklarını göz hizasında birbirleri üstüne atarlar. Ben de öyle yaptım. Ders hep masada çalışılan, kitap kucakta okunan birşey olduğu için uzun zamandır böyle kucağımda birşeyler yazıp-çizmemişim. Bir taraftan beyaz gelinciğin başlamasını bekliyorum, bir yandan elimdeki renkleri, defterimi falan ölçüyorum.
Yarım saat sonunda kalkıp, yemek dergilerinden birini karıştırdım, oradan kopya çekermiyim diye. Yok anacım yok... "Ahanda bu" gibi biraz kaba bir tabir ile aradığımı bulamadım. Peki deyip şekil, geometri ve simetri çalışması yapmaya çalıştım. Renkleri planlamadan öyle sürmeye başladım. Ama pastel boyada biryeri bir kaç kere boyamazsanız tam pürüzsüz bir renk elde etmiyorsunuz. Bu kadar çok boyadıktan sonra ise başka renk falan karıştırılmıyor. Hemen dağılıyor, ucunda başka renkler oluşuyor...
Önce akan "S"ler çizdim, iki parmak kalınlığında, ama paralel değil önceonları boyadım, sonra sıkıldım defteri 4e böldüm, farklı farklı boyadım.. En sonunda çiçek yapmaya karar verdim ve çiçek ana rengi ile siyah boyayı birşeye benzer şekilde birleştirmeyi başardım. Şimdi hiç bir şey yapamasam farklı renkte papatya yapıp dururum artık :)))
Haftasonu tatili malum 3 gün, bir gezi ayarladık, kesinleşmeden söylemiyorum :)) Herhalde defterim ve boyalarım burada kalır, ben fotoğraf makinesini yanıma alırım :))
Limon Çiçeği
Pazartesi, Nisan 09, 2007
Resim Yapasım Geldi
Çarşamba, Nisan 04, 2007
Yardım Turnuvası

Pazartesi, Nisan 02, 2007
Büyük Olmak Budur...
Perşembe, Mart 29, 2007
Süpermarket mi ? Bakkal mı ?
Ben çocukken, böyle başlayan cümleleri ne çok kurar oldum, bizim mahallede bir bakkal vardı. Fuat amca, şimdi yüzü deseniz bilmem. Ama hafif göbekli, siyah veya gri kumaş pantolonlu, kareli gömlekli, karısının ördüğü siyahi yeleği... Ama yüzünü hatırlamıyorum.Tezğahın üzerindeki iki kollu teraziyi, 100-250gr demir ağırlıkları, hemen sağda benim boyuma yakın yerdeki yimuyum, horoz şeker, lolipopları, tombiler... Pazar günleri bakkalar nöbetleşe açılırlardı. Ya bizim bakkal, ya üst sokaktaki (kuzeye doğru ise üst), ya alt sokaktaki açık olurdu. Bazen sırayı unutup gezdiğim olurdu.
Bu pazar günü alışlarımda, üzüldüğüm bir kare ile karşılaşırdım. Kimdi bu kişiler, bizim komşularımız değildi, evleri neredeydi bilmem ama 150 gr peynir ile 50 gr siyah zeytin, 50 gram
yeşil zeytin alırlardı. Bizim eve alınan zeytin, peyniri nereden ? nasıl ? alırlardı farkında değilim. Ama bu karede niye ise üzülürdüm, kendi halimize bakmadan. Aradan bir zaman geçti, ben artık ilkokul beşinci sınıfa giden abla oldum.
Ben daha o zamandan bakkal olmanın zor olduğunu farketmiştim, şimdi bakkal olmak daha zordur. Benim yan kübikteki arkadaşım da bakkal olma hayalleri kura dursun. Zor bu devirde bakkal olmak zor.
Limon Çiçeği
not: kefeli tartılarda kullanılan 50gr, 100gr vya 250 gr fotoğrafı aradım ama bulamadım. Nostaljik olurdu bulsaydım.
Cuma, Mart 23, 2007
Biten Tek Şey Dünyanın Maddi Sahip Oldukları mı ?
Çarşamba, Mart 21, 2007
Bay Bay Hapiness
Evet, moraller yine iyi, yine çevredekilerle uyum içindeyim. Çevremde bana hiçte uymayan, tasvip etmediğim, yanından bile geçmeyeceğim insanlar var, ama ben onları sevmeye başladım. BirazCIK zaman verince kendimden birşey buluyorum onlarda. Sanki kendimin her halini severmişim gibi, kendimden bulduğum özelliği sevmesemde, değiştirmiş olsamda onları anlamaDAN kabul etmeye çalışıyorum. Sanki şartlar benim olsa, bende onlar gibi olurmuşum gibi düşünmeye çalışıyorum. Ne mi oluyor, tahammül daha kolay oluyor.
Kuzenlerden biri ailesimizde olan bütün eski fotoğrafları toplamış, internette güzelce bir albüm hazırlamış. Adresini tabiki vermeyeceğim :)) Sizin öyle fotoğrafları tek başınıza bakmanıza gönlüm razı olmaz, benim başınızda olmam, bol bol o kişileri anlatmam gerek. Bahçe içinde çekilen fotoğrafta annemin takıntısından bahsedip, elimdeki koparılmış papatyayı anlatmam gerek. Mersinli olduğumuzu, elimize tutuşturulan madalina-portakkallarla bize hatırlatmalarını anlatmam gerekir. Verilmiş pozlardaki, "ah bir artist olsam" edalarını vurgulamam, kaymış gözleri, aynada patlamış flaşların altını çizmem, bazılarını büyük harflerle anlatmam gerekir. Yoksa ne olacak siz bakacaksınız, benimde içimde anlatılmamış onlarca hikaye kalacak. Gören duyanda geçmişi tane tane hatırlıyor sanacak ama hatırladığım kadarı ile. Değinmeden edemeyeceğim fotoğraf kareleri:
-- sapsarı saçları olan kuzenime, hangi akla hizmetse kına yakılmış, kızcağız üç fotoğrafta turuncu kafa olarak geziyor... Ben turuncuya yakın boyadığımda ise kızılca kıyamet koptu..
-- daha 6 yaşındaki bir kuzene çingene pembesi boydan elbise ve eline mikrofon versem şaşılmayacak, çünkü belindeki kalın beyaz kemer ile birazdan sahneye çıkabilir . Halbuki biz pembeleri-mavileri çok sonra giydik, güvenimiz yerine gelince...
-- sırt sırta vermiş iki kadeş, anlaşamadıklarını daha nasıl anlatsınlar . ben anlaşamasamda seviyorum valla onları..
-- yeni evli bir çift ve ilk arabaları ford... Ahhh benimde arabam olsun artık ya...
-- ben ve ablam farklı karelerde fotoğrafçıya bakmak yerine bulduğumuz bir yeri gözlemizi fal taşı gibi açıp bakmışız , herkesten farklı olacağız diye daha o yaşlarda uğraşmaya başlamışız, sonuç nedir? herkes gibiyiz işte..
-- ananemlerin çukurovalığı bırakmadan az önceki kara şalvarlı halleri . Bende sandığımda o şalvarlardan istiyorum, aaa niye benimyok ki.
...
dün bütün gün güldüm, güldüm.. Fıtık rahatsızlık vermese ben daha çok gülerdim.
dişi magamın yorumu ise daha güzeldi:
"Portakalsız çıkmam abi.."
ahhh yine ağrıdı bu meret, aldıracam-kapattıracam ben bunu :))
Limon Çiçeği
Salı, Şubat 20, 2007
BENİMSİN SANDIM...
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Sözüm yok şu benden kırıldığına
İdip başka dala sarıldığıma
Gönülüm inanmıyor ayrıldığına
Gözyaşım sen oldun kahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
Garibim can yıkıp gönül kırmadım
Senden ayrı ben bir mekan kurmadım
Daha bir gönüle ikrar vermedim
Batınım sen oldun zahirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin
....
Perşembe, Şubat 01, 2007
Tutankamoun, karunmuş haberimiz yok..
Dünyanın en gizemli yapıları olan 'Mısır Piramitleri'yle ilgili yıllardır süregelen "Uzaylılar yaptı" teorisine bir destek daha geldi. Avusturya ve ABD'li bir grup bilimadamı, Eski Mısır'ın en ünlü firavunu Tutankamon'un kolyesindeki taşın dünya dışı bir cisim olduğunu iddia etti.
Bilim dünyası, 1996 yılından bu yana Tutankamon'un mumyası ile birlikte bulunan kolyenin üzerindeki gizemli sarı taşın esrarını çözmek için uğraşıyordu. BBC'ye konuşan bilimadamları, bu sarı taşın en eski Mısır uygarlığından bile daha yaşlı olduğunu, bu nedenle Mısırlılar tarafından yapılmış olamayacağını açıkladı. Uzmanlar taşın oluşumunun sadece bir atom bombası patlamasının 10 katı büyüklüğündeki ısıda gerçekleşmiş olabileceğinin de altını çizdi. Avusturyalı astrokimyacı Christian Koeberl de "Taş, dünyaya düşen dev bir meteor patlamasında ortaya çıkmış olabilir. Ancak şimdiye dek bu bölgede o büyüklükte bir meteor patlaması gerçekleşmedi" şeklinde konuşarak iddiayı destekledi. Bu da "Taş, başka bir uygarlık tarafından mı dünyamıza getirildi?" diye düşündürüyor.
Çarşamba, Ocak 24, 2007
Kızamamak
Limon Çiçeği
Salı, Ocak 09, 2007
Ömer'i kim durduracak ?
Limon Çiçeği
Cuma, Ocak 05, 2007
2006 Hesaplaşması
- Master tezi bitti ve dolayısı ile master bitti artık yüksek birşeyler oldum
- Yıllardır dilimden düşmeyen Dubai ziyareti yapıldı, 12 gün kadar kalındı, beğenildi ve iş aranmaya başlandı. henüz bulunabilmiş değil. Mutlaka orada yaşamak gerek.
- Dart oynanmaya devam edildi ve yılın sonunda artık bayanlarda 3-5 arası dereceler görüldü.
- Psikoloji kitapları hatmedilerek bir güzel yeni fikirler ve içerisinde bulunduğum ruh hali çözümlemeleri yapıldı
- 3-4 ay kısa süreli olsada sabahları erken kalkıp yoga yapıldı ve nasıl mutlu olunduğu keşfedildi.
- Ablacığımın yanına gidilip 3 hafta kadar kalındı, teee Amerikalar görüldü, oralarda beğenildi.
- Oraya gitmek için iş arandı, lakin buradan zormuş o fark edildi,öyle ise doktoraya gitmeye kadar verilip, toefl ve gre çalışıldı. ve yıl bitti.
- bu arada aile için ve kendim için bloglar açıldı, blog alemine dalındı
Limon Çiçeği