Cuma, Mayıs 11, 2007

Saymaya Dermanım Yok

Dün diş tellerimin günüydü. Beklediğim 5. ay da bitmiş ve ben güzel haberleri almak için akşam üzeri Hakan'a gittim. Mutlu, mesut, enerjik olarak dişçiden sonra kendimi konsere atacaktım. Önce Mete ile konuştuk, ben yine pozitif pozitif ortalıklardayım. Hakan'ı görünce böyle içimden mutlu birşeyler yükseldi, tamam dedim güzel haberi birazdan verecek. Ben koltuğa uzanacağım bakacak ve "güzzeelll, bir ayınız (40 günde olur, hadi en fazla iki ay) kalmış" diyecek. Ben gözlerimi kapatacağım ve en geç temmuz ayında tellerden kurtulmuş halimi düşleyeceğim. Senaryo bir yere kadar doğru, yani koltuğa oturma kısmına kadar. Sonra Hakan, tedavinin en sevdiği yere geldğini söyleyince; tamam dedim, budur. Meğerse orta dişlerin ayrılmış haliymiş. Elleri ağzımda, sizin yurtdışına gitme işiniz ne oldu demez mi ? Önce soğuk terler, sonra ilk fırsatta " yok olmadı, niye , noldu , neden sordun " soruları fırladı ağzımdan. Tedavimiz uzayabilir demez mi ? Çatan kaşlarımdan soracağımı anlamış olmalıki , 3 ay kadar daha dedi...
Parmaklarımla saydım... Taaaa ağustos, yok dedim, bir daha saydım.. evet taaa ağustos... Bu arada hem canım yanıyor, hem dişlerim acıyor, hem ben 3 ayı sayıyorum... İlk tepki çatık kaşlar oldu, sonra ; tersleme ve inanmama oldu; pazarlık etmem de işe yaramadı, ben de son çare küstüm. Sorun var mı dediğinde, 3 aydan daha ne olsun dedim :(( Çıkarken Mete'ye hoçakal derken, bütün her yerim 3 ayı kabul edemiyordu. Çıktığımda ne konsere gidecek halim vardı, ne de aç olsamda dişlerimin baskısından yemek yiyecek halim; öyle 3 ayı sayarak eve geldim. Sonrası bol bölünmeli ve acılı uyku...
Ahh Hakan ahhh... 3 ay geçer mi? Bu yazı telli telli geçiriyorum ya! Gitti benim kısmetler yine :))
Limoni.

Hiç yorum yok: