Perşembe, Eylül 28, 2006

Eski Sevgili'nin eski ve yeni Sevgilileri

Yok eski sevgililerimden birini falan görmedim. Sadece okuduğum birşeyler bu hissi tekrar yaşattı. Vakti zamanında ola ki ! Pek hoşlanmam aslında, ama olur ya. Sevgilimin eski sevgilisini görünce bir dikkat kesilirim ve incelemeye başlarım. Genelde kızlar bunu tehdit olarak gördüğü için yaparlar. Ama ben ondan dolayı değil. Eski şahıs ne kadar güzel ise, ne kadar zeki ise, ne kadar anlamlı, sempatik ise, ne kadar başarılı ise ve şu an güzel başka ilişkileri var ise... Yani toplamda sağlam biri ise, sevgilimin puan hanesine artılar gelir. Garip değil mi ? Kız muhabbetinde, hep bir karşılaştırma vardır. Ya benden güzelmiş bu kız ! Ya bu kız çok başarılıymış ! Ya bu kız benden sempatik ! Bende olmaz böyle karşılaştırmalar. Ben onu sevgilimin yaşamış olduğu güzel bir olay olarak görürüm.

Bir de bunu sonraki hali vardır. Eski sevgilini yeni sevgilisi/karısı ile görürsün. Yine dikkat kesilmeler ve şahıs hakkında bilgiler toplarım. Ne kadar nazlı, ne kadar çıt kırıldım, ne kadar tiki, ne kadar kendi işini yapamaz, markete yalnız gidip alışveriş poşetlerini taşıyamaz bir tip ise eski sevgili falan demem silerim, çizerim üzerini, hatta harfler belli olmasın diye zigzaglar çizerim bol bol. Ne o öyle ! Biz dana böyle mi öğrettik ! der gibi bakarım. Bula bula bunu mu buldunu ima ederim. Sen zaten pek iyi birşey değildin, sevgilinde senin için yeni bir başarısızlık olmuş demeye getiririm. Değeri düşüverir bir anda, içimdeki cam yapı bağıra bağıra iner aşağı. Tam anlamı ile saygımı kaybederim. Gitmiştir, bitmiştir dinlemem böyle hissederim işte ben.

Hayatınızın bir yerinde yer etmiş insanların iyi olması gerekir. Ama hep iyi. Yoksa yaşadığınız kirlenir biraz, biraz gölge düşer üzerine. Güzel anılar için ya hiç karşılaşmayacaksınız ya da sağlam kişiler girecek hayatınıza. Yoksa yaşama güveniniz kalmıyor.

Limon Çiçeği

Çarşamba, Eylül 27, 2006

Uçak Bileti

Malum bugünlerin en sıcak konusu Amerika yolculuğu. Vizemizi aldıktan sonra THY'den pahalı pahalı rezerve ettirdiğim rezervasyonu iptal ettirerek gerçek bilet arayışına girdim. Aklıma ilk olarak ODTÜ kampüste bulunan Asterya geldi, hani konukevine varmadan solda. Karşıma çıkan beyfendi şahıs benim derdimi dinledikten sonra telefonlarımı, e-postalarımı alıp hemen döneceğini söyleyip köşeyi dönünce kayboldu. Bir gün iki gün ses yok.. Tabi benim frenler gıcırdamaya başladı. Telefon üzerine telefon, yok meşgül yok telefonda. Ümidi kestim, Atılım'dan konferansa giderken bir arkadaş kullanış bu firmayı hemen aradım. Tuba diye süppper bir insan çıktı. Şimdi firmanın adı TCI NOVIN Havacılık 466 30 00. Reklam da yapıyorum bu arada. Kızcağız, gün boyu beni meyil bombardımanına tuttu. Ankara'dan çıkarsak ne olur ? Istanbul'dan çıkarsak ne olur ? Austin'e mi varsak daha iyi yoksa Dallas veya Houston nasıl ? Bir sürü bir sürü opsiyon. Ben tabi sevindirik. Ablam ise ısrarla Asterya diyor. Kalktım gittim bir öğle arasında, elektrikleri kesik. Peki dedim ve derdimi anlattım bana geri cevap verme zahmetinde bulunmayan beyfendiyi anlattım. Herkes biliyor galiba marifetini. Bir bayan arkadaş yardımcı olmaya çalıştı, ben bir uçuş sordum bana biz zaten size bir defa rezerve ettik, başka opsiyon sunamayız demez mi ? Kocaman, kalın bir çizgi çektik üzerine ve kimseye tavsiye etmiyoruz. Bugün biletlerimi almaya gidiyorum. Tuba hanımı göreceğim diye düşünüyordum ama bugün izinliymiş kendisi, Deniz hanım bana yardımcı olacak. Çok sevinçliyim çok... İşini iyi yapan veya yapmaya çalışan kişilerle çalışmayı, iletişimde olmayı valla seviyorum.

Limon Çiçeği

Cuma, Eylül 22, 2006

Botlarım

Sonbahar hoşgeldin Ankara'ya. Ne güzelde yağmurlarınla geldin.

2006-2007 kış sezonu ile 5. yılına girdi botlarım. Ben onları tamamen tesadüf eseri çok ucuz bir fiyata aldım ve 4 yıl boyunca neredeyse ayağımdan çıkarmadım. Çok rahat olmalarının yanında dağa, yamaca ve şehir içine uygun görünüşü de var. Dün şortla evde gezerken markete inmem gerekti, üzerime hırka ayağıma botu geçirip indim. Giderken botlarıma bakıp bakıp (pantolon biraz kapatıyormuş) "ne güzeller, ne güzeller!" diye geçirdim içimden. Hem özlemişim botlarımı hemde kapri veya şort ile bot giymeyi. 4 yılda bana dayanmasının yanında sadece geçen sene biraz terleme sorunu ile karşılaştım. Onu da arka arkaya günlerde giymeyerek çözdüm. Bu sene yine bunlardan almak için internete talim edeceğim. Umarım bulurum, aynısından.

Normalde sevmem böyle sürekli aynı şeyler olmasını aslına ama biraz huy değiştirme galiba, biraz bir şeylere özdeşleşme isteği, her ne ise aynısından istiyorum işte.

Sabah bu yazıyı yazarken şortun altında duran botlarımı çekmek idi niyet ama fotoğraf makinesinin pilleri bitince başka sefere kaldı. Ve inetnetten buldum bir foto, daha kötüsü ecco'nun sayfasında da aynı model yok :(((


Ben aynısından istiyorum !!!!!!!!!!!!!!!!!!

Çarşamba, Eylül 20, 2006

Öfke, Hiddet, Üzüntü, Sinir

Dün bunları düşündüm. Ben bunlardan hangisini daha çok yaşıyorum diye düşündüm. Durduk yere nereden aklına geldi demeyin. Yaşama dönüş kliniklerinden birinin reklamında bu kelimleri arka arkasına görünce düşünmeye başladım.

Üzüntü: bu iç burkan bir duygu, birinden beklemediğim bir yargı cümlesi duyduğumda üzülürüm. Tabi bu kişi benim sevdiğim biri olması gerekiyor.

Sinir: Sana bunu söylemeye yetkisi, ilgisi , bilgisi olmayan kişilere karşı verdiğim tepki. Çok olağan birşeyin olmaması sağlandığında hissettiğim his.

Öfke: Olmasını beklediğim, ama olmayan, oldurulmayan olaylarda hissettiğim his, a öfkelendiğimde bunu hareketlerimle belli etmem, "Ssssaallllaaakkk" gibi kelimelerle geçiştiririm veya "Canu cehenneme"

Hiddet: En çok bu duygu bana yakın, hazmetmemin çok uzun zaman alacağı durumları fark ettiğim anda hissettiğim, kan basıncımın arttığı, çevremedekileri kırmak yıkmak istediğim, birşeyleri fırlattığım ama hırsımı alamayıp başka fırlatacak şeyler aradığım, ağzımdan kelime çıkmayan, kendimi ifade edemediğim anlar

Şimdi bir bunun için Internete bakalım, onlar ne diyor:

Üzüntü:
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür (TDK)

Sinirlenmek:
Duygu ve davranışlarını denetleyemeyecek duruma gelmek, öfkelenmek, köpürmek, feveran etmek (TDK)

Öfke:
Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap (TDK)

Hiddet:
Öfke, kızgınlık (TDK)

Çok yakın gibi kullanmışlar ama sanırım sizde zaman zaman hissetiğiiz bu duyguların farklılıklarını yaşıyorsunuzdur. Yani anlatamasamda anladınız değil mi :)

Sonra daha derin düşüncelere daldım, peki dedim, kıskançlık, haset, imrenme, yerinde olma isteği arasındaki fark ne? Bunu da gelecek yazıma saklamdım

Limon Çiçeği

Pazartesi, Eylül 18, 2006

Amerka Vizesi Macerası

Dikkat Dikkat Burada yazılanlar ibret niteliğindedir :))

Efendim, pasaport sürenizi Ramazan ayında ümreye gitmek isteyen kişilerin olduğu zamanda, yani Ramazan ayından iki-üç kaç hafta önce uzatmaya çalışmayın. Nasıl bir sıra sormayın. Ankara Pasaport şube saat sekizde içeri almaya başlıyor ve günde 400 adet pasaport verme işini yapabiliyor. Ama 400'den sonra numara vermiyor. Bilgilerinize ...

Efendim bilişim işilim olurda hatun kişinin işi neler isteniyor diye tekrar bakmazmı Emniyet internet sitesine. Baktım ki, o ne ? online pasaport. Aman dedim, ne güzel, devletim milletim alışmış, alışmış ki online pasaport alıyor. Hemen doldurdum bir güzel formu, bekliyorum e-posta gelsin bana. Geldi ama bir gün sonra, 7 gün içerisinde diyor ama dün 1, bugün 2, bana 5 gün süre kalıyor. Neyse dedim olur böyle şeyler. İkinci gün gittik, saat 7:45. Biz herhalde 450-500 arası bir yerlerdeyiz. 400'de tamam dediler. Gidin evinize size numarada yok. Ben atladım. Ben online başvurdum, bana da mı yok ?
Yok kardeşim dediler. İkinci gün 7 civarı gidip 104. sıradayım. Sıra olma kültürü olunca memlekette, 10. kişiden sonra hemen isim yazmaya başlamışlar. İyi yapmışlar, böylece köşedeki satıcıdan çay alabildim.

Sonra girdik içeri, ben online sırası alacağım diyorum. Yok diyorlar, herkes ile aynı sıradan gel, sonra sana online sıra verelim. İyi de ama ben 7'de geldim zaten, bekledim bekleyeceğim kadar. Yok herkes ile aynı sıraya gir. Baktım sıra ilerlemiyor çıktım geldim işe. Annemi bıraktım sen al dedim. Ona da online sıra bitti deyip normal sıra vermişler ve öğleden sonra ancak başvuru yapabilmiş. Ben de kendimi takdir ettim, online başvurdum diye.

Araya haftasonu girdi ve bizim online süresi bitti. Hadi tekrar başvur, 2. gün gelsin, bu sefer 6:30 civarı girdim sıraya. 65-70 arası biryerlerden aldık online sıra:5. Tamam harç parası yatırılacak ama herkes ile aynı sıra. Rica minnet, sıram geldi gelecek, bir zahmet geçtim öne. Ben onca çileden sonra 15 dk sonra başvurumu yapmıştım.

Ne anladım ben bu online işlemden. Aynı kuyruk ile sıra alıyorsam, aynı vezne kuyruğu bekliyorsam... Öğreneceğimize dair umutlarım büyük.

Tabi bu arada biz kapıdan içeri alınmak için beklerken, tanıdıklarının arabası ile gelen polis akrabaları bizden önce numaratörden numara almışlardı bile. Emniyette bile olursa dedim, diğer yerlere ne demeli.

Vize için arayacağınız telefonu aramadan önce 16$ yatırmış veya kredi kartınızın yanınızda olduğuna emin olun. DİKKKAATTT ! Pasaportunuzun süresi uzatılmış olmalı. Yoksa yanıyor canım 16$. Ailecek gidiyorsanız, herkesin doğum tarihi, pasaportları sizin ile olsun. Sonra gidin formu doldurun, 100$ harç yatırın, onlara özel bir foto var ondan çektirin, tapuları, ruhsatları, maaş bodrosunu, izin belgesini, iş kartlarınızı, uçak rezervasyonunuzu, davet mektubunuzu alın ve gidin. İlk olarak sizden form, makbuz ve pasaport istiyorlar. Sonra benim vermek istediğim hiç bir evrağı almamaları çok ilginçti. Bakmak için bile almadılar.

- Are you working ? (Çalışıyor musunuz?)
- Yes, there are the docs (Evet, evrakalrım burada) deyip evrakları vermeye çalıştım, kabine almadılar
- What for ? (Ne için ?)
- Visit my sister (Ablamı ziyaret) deyip evrakları vermeye çalıştım, almadılar
- Who will pay? (Kim ödeyecek?)
- I will , there banks extreas ( Kendim, işte banka hesapları) almadılar...

Tamam dedim, bunlar bana vermeyecekler. O da ne 10 yıllık Amerika vizesi elimde :)))

İşte böyle, nasıl bir güven görüntüsü varsa artık bende :)))

Limon Çiçeği

Pazartesi, Eylül 11, 2006

Bu haftasonu

Nasıl geçti bende bilmiyorum. Bildiğim veya bildirildiğim tek şey geçmiş olduğu.

Güzel bir haber ile başladık. Annem bir kere daha büyük hala oldu. Bende ikinci uzaklıktan hala. Bu durumda 7. ikinci dereceden yeğen oluyor. Pek güzel bir oğlan çocuğuymuş. Analı babalı, sağlıklı ve hayırlı olur herkese umarım.

Eve giderken arkamdaki iki genç kız sadece telefonlardan bahsettiler. Hani benim alırken üzerinde durduğum bütün ayrıntıyı o kadar detaylı biliyorlar ki. Paraları olsa hepsini elden geçirmiş olurlardı kesin. Gerçi bir öğrenci için yeterince değiştirme yaşamışlar.

Onları dinlerken acaba insanların telefon değiştirme motifleri ile kişiliklerinin hangi bölümü benzerlik gösterir diye düşündüm. Giyim alışkanlığı, yemek alışkanlığı, okuma, gezme, sevgili, aşk, temizlik ... Valla bilemedim.

Benim bundan önce bir telefonum oldu. 4.5 yılkendisi bana ben ona iyi bakmaya çalıştım. Artık yeni pilleri bile kabul etmeyince emeklilik zamanı dedim. Sonra yenisini düşünürken de biraz araştırma, radyosu olan bol hafızalı, destek alabileceğim bir telefonu alıverdim. Şimdi o bana ben ona iyi bakmaya çalışıyorum ve değiştirmeyi de öyle kolay kolay düşünmiyorum.

Bu konuşmadan sonra emekli telefonumu çıkardım şarja koydum. Belki çalışır ve nostaljik olur dedim.

Süheyla

Perşembe, Eylül 07, 2006

Amerika ve Eye of The Tiger

Annem pasaport için bu gün tekrar gidiyor. Umarım alacak ve biz artık vize işlemlerine başlayacağız. Kardeşimde biz Amerika'da iken eve bekçilik yapacak :) Ne mutlu bize ...

Bu miskinlik, bu bıkkınlığın bütün nedeni yaz sıcakları sanıyordum. Gel gör ki, havalar gayet güzel ama ben halen miskin, bitkin. Ne oluyor bana böyle anmalıyorum. 27 yaşından sonra huy değiştirmiyorum ya..

Önce miskinliğimi spor yöntemi ile atmaya çalışacağım, sonra kitap okuma sürelerimi uzatacağım, daha planlı ve verimli günler istiyorum. Ben o günlerimi geri istiyorum .....

Süheyla

Cuma, Eylül 01, 2006

Amerika Yolculuğu

Efendim,
Bilenler bilir ben ablama pek düşkünümdür. Böyle abla dediğime bakmayın, kendisine Selma derim ve Selma diye anlatırım. Yazıya gelince abla oluverdi birden. Neyse, bizim kız (şimdi de bizim kız oldu) 99'da evlenip Amerika yollarına düştü. O zaman bu zamanda orada mutlu mesut bir hayatları var. Ne mi yapıyorlar ? Eşi ile beraber aynı üniversitede doktoralarını yapıyor, bir taraftan asistanlık yapıp akademik olmanın dayanılmaz yollarında yürüyorlar. Neyse, bizimkiler her sene gelirlerdi. Biz de hasret giderip bir yıl daha onları özlerdik. Bu yıl işler karıştı. Maga: eşi, aslında soyadı ama hep öyle diyorlar, kendisine ben normalde Murat derim; yazıya gelince o da Maga oldu. Maga bu yıl geldi, kısa görüşmelerimiz olduysa da en azından gördük. Ama ablam Seatle bir projede çalıştığı için gelemedi. Eeee o zaman bu hasret iki yıl mı sürecek derken mutlu haber geldi, gelecek yaz yine orada proje yapacak. O zaman dedik, yollar bizim. Başladı bizim Amerika heyecanı. Önce öğrendim ki, 6 gün yıllık iznim var. Şeker bayramı ile birleştirsem bile 2 hafta ediyor. Değmez dedim ve önerilen, yeni uygulanmaya başlayan ücretsiz izine başvurdum. Bugün güzel haber geldi, imzalanmış. 6 gün için ücretsiz izin aldım :) Bana da garip geldi, ama işler artık böyleymiş. Borçlanma yokmuş.

Sonra düşündük, annemde gelsin dedik. Malum bizimkinde ingilizce yok, panik atak vari bir heyecanlanma, baş dönmesi, yol bulamama durumları geçmişte yaşanmış. Aktarma yapılan hava alanında o durumda annemin görüntüsü geldi, film karesi gibi. Sonra bir yolu benimle öğrensin dedik. Kendisi henüz pasaport alma aşamasında. Bu arada bizim gidiş tarihi 7 Ekim, yani bir ay gibi bir zaman var. Ve biz vizeye bile daha başvurmadık. Şimdi içimde bir şüphe acaba gidebilecek miyiz ?

Bugün pasaport almak için emniyete gittik. O da ne ? Sırada en az 500 kişi. Nedir bu sıra dedim, hacılar pasaport alıyor dediler. Ah be annecim! şans mıdır ? talih mi ?
Pazartesi bir daha şansımızı deneyeceğiz. Durum ne olacak merak ediyorum. Ve pazartesi randevu için konsolosluğu arayacağım. Bize randevu verecekler. Umudum bir hafta içerisinde randevuyu vermeleri. Gelişmelerden sizleri haberdar edeceğim.

Süheyla