Perşembe, Nisan 19, 2007

Gidiyoruuzzzz.. Gidiyoruzzz .. Tatile gidiyoruzzz

2002'de mezun oldumaya çok yakın olduğum mayıs ayında İstanbul'a gitmiştim. Orada bir kaç iş görüşmesi yapacak ve İstanbul'un havasını koklayıp iç güdülerimi dinleyecektim. Bir kaç gün zamanım olunca adalara gitmeye karar verip, sabahın ilk vapuruna atladım. Yanımda bir aile var ve biz biraz soğuk olsa da dışarıda oturuyoruz. Ailenin en küçük bireyi, bir oğlan çocuğu.. Bir iki kaş gözden sonra birbirmize değmemeye karar verdik. Buraya kadar herşey normal, ama bizim oğlan birazdan türkü söyleyeme başlamaz mı ? Ama öyle izzet altınmeşe, belkıs akkale türküleri değil; kendi bestesi ve sözü ile :))
- Adaaaalraaa gidiyoozzzzz
Addaaaaaallaraa, adalara adalara...
Adaalaaarrr geliyorrzzzzz, geliiyozzz
bekleee adaaalara adalara gidiyozzz
Önce keyfimi bozduğu için kaş göze devam ettim; sonra vazgeçip bende sessizce kendi türkümü söyledim :))
O zamandan sonra ne zaman bir yerlere gidecek olsam, o sıcak duygu midemden boğazıma çıkmaya başlasa bende türküye başlıyorum. Şimdi de 23 nisan tatili ile 3 günlük tatilimiz olunca ve biz bir yerlere gidecek kadar şanslı olunca, benim içimde yine türkü başlıyor çığırmaya...
Kaş-Kalkan-Patara heyecanımız yeterli sayıya ulaşamadığımız için başlamadan bitti. Bizde hızlıca ikinci plana geçtik. Ne kadar soğuk olur, tenha olur densede biz Çeşme-Alaçatı-Ilıca'ya gitmeye kadar verdik. O da ne bir de arabasını bize vermeyi teklif eden arkadaşın kuzeni olunca; bizim gezi alanı genişleyip Foça-Şirince'yi de içine aldı. Şimdi yaptığımız şey nerede ne yeni ? nerede kalınır? nerede gezilir :))
Güzel, eğlenceli (çılgın falan değil), meraklı bir tatil olacak bizim için.. Ve bizzz
çeşmeyeee gidiyoozzz, foçaya gidiyoozzzz gidiyozzzz gidiyozzzz :))
Aman bildiğiniz varsa, bunu yapmadan gelme Limon derseniz hemen yazın;o kadar gitmişken mahrum kalmayayım güzelliklerden.
Siz bir yere gidemeyenlerdenseniz de, balkonuzunda bir çay içinkeyfiniz gelsin..
Herkese iyi tatiller :))
Bu tatil ne kadar çocuk bayramı olsa da, benim gibi büyümemek için masanın altında saklananların da bayramı oluveriyor.. Bir de küçük bir belde de 15-20 kişilik 23 nisan bayramı programını da izlersek, değmen keyfime :))
Limon Çiçeği

Salı, Nisan 17, 2007

Resim Yaptım

Dün mezunlarda olan ve gitmek istediğimi düşündüğüm bir semineri yağmuru bahane ederek ektim. Hemde son yarım saat kala. Pek yaptığım birşey değildir. Yani sabah yaptığım plana sadık kalıp, yatağıma planı gerçekleştirmiş olmanın gönül rahatlığı ile giderim. Dün öyle yapmadım. Yine gönül rahatlığı ile uyudum :))
"U" dönüşün sonunda kendimi pastel boya ve resim defteri seçerken buldum. Taklit etmek istediğim bütün resimler iş bilgisayarımda kalmıştı, ben de kendimce yaratıcılığımı öne çıkarmak için kafadan resim yapmaya karar verdim. Hani küçük çocuklar yaparlar ya, koltuğa oturup ayaklarını göz hizasında birbirleri üstüne atarlar. Ben de öyle yaptım. Ders hep masada çalışılan, kitap kucakta okunan birşey olduğu için uzun zamandır böyle kucağımda birşeyler yazıp-çizmemişim. Bir taraftan beyaz gelinciğin başlamasını bekliyorum, bir yandan elimdeki renkleri, defterimi falan ölçüyorum.

Yarım saat sonunda kalkıp, yemek dergilerinden birini karıştırdım, oradan kopya çekermiyim diye. Yok anacım yok... "Ahanda bu" gibi biraz kaba bir tabir ile aradığımı bulamadım. Peki deyip şekil, geometri ve simetri çalışması yapmaya çalıştım. Renkleri planlamadan öyle sürmeye başladım. Ama pastel boyada biryeri bir kaç kere boyamazsanız tam pürüzsüz bir renk elde etmiyorsunuz. Bu kadar çok boyadıktan sonra ise başka renk falan karıştırılmıyor. Hemen dağılıyor, ucunda başka renkler oluşuyor...

Önce akan "S"ler çizdim, iki parmak kalınlığında, ama paralel değil önceonları boyadım, sonra sıkıldım defteri 4e böldüm, farklı farklı boyadım.. En sonunda çiçek yapmaya karar verdim ve çiçek ana rengi ile siyah boyayı birşeye benzer şekilde birleştirmeyi başardım. Şimdi hiç bir şey yapamasam farklı renkte papatya yapıp dururum artık :)))

Haftasonu tatili malum 3 gün, bir gezi ayarladık, kesinleşmeden söylemiyorum :)) Herhalde defterim ve boyalarım burada kalır, ben fotoğraf makinesini yanıma alırım :))

Limon Çiçeği

Pazartesi, Nisan 09, 2007

Resim Yapasım Geldi

Sanata karşı hiç yetenekli olmadım, ya da ben hep öyle düşündüm. Ne resme ilgim vardı ne de müziğe, heykele ... Çamurdan oyuncaklarda bile hep var olan nesnelere benzer yapar, hiç yaratıcı olmadığıma hayıflanırdım. Eski zamandan bahsedince "dı/di" kullandım. Değişen birşey var mı henüz bilmiyorum.
Haftasonu ev dergilerinden birinde çok güzel çiçek motifleri gördüm. Bunları alt atla koyarak beş altı sıra, beş çiçek alta toplam 25-30 tane çiçekten bir pano yapmak istedim. Önce bunu işleyerek yaparım diye düşündüm, sonra boyarım diye düşündüm. En sonunda zordan kolaya gelip pano yerine tablo yapsam ya dedim. Hatta küçük küçük çalışıp sonra bile birleştirebilirsim. Yatağımın başına asmak için büyükçe bir tablo yapmaya karar verdim. Tabi bu benim maymun iştahlılığım da olabilir ama bugünlerde pastel boyalar alıp, biraz çiçek motif bakınıp aklımdaki çiçekleri çizmeye başlayacağım. Bakarsınız yetenek vardırda, öyle benim farketmemi bekliyordur. Ay denemek lazım valla...
Dün hiç hoşlanmadığım, durup durup yere ayaklarımı vurmak istediğim türden bir olay oldu. Çok sevdiğim bir arkadaşım sevdiği sevgilisinden sırf anlaşamıyorlar diye ayrıldı. Ve arkadaşım tam bir çaresizlik içerisinde. Ama onun çaresizliği öyle benim ki gibi hırçın değil. Kırılmıştı, üzgündü, yorgundu, ama ençok da kırılmıştı. Ben bağırırım, çağırırım, oflarım zıplarım... O ise sadece duruyor ve kimseyi üzmemek için kendini daha bir üzüyor. O üzüldükçe benim kendimi en çaresiz hissettiğim anlar geldi. Hani nefes bile alamazsınız, aldığınız nefes sizin göğüs kafesinizi acıtır, ağlamaktan gözleriniz şişer ve ne dileyeceğinizi, nasıl kendinizi teselli edeceğinizi bilemezsiniz ya; işte öyle. Hayat adil değil bilirsiniz ama bu olay niye sizin başınıza gelmiştir bir türlü anlamazsınız, kendinizi durduramaz önce dudaklarınız bükülür, sonra hooppp gözlerden yaşlar başlar ve çatallı sesle "neden ben ?" dersiniz, işte öyle. Onun için çok üzüldüm ama bunu ona bile anlatamadım. Hayat bundan sonra onun için bir müddet anlamlı olmayacak, hep eskiyi hatırlayacak ve sevdiğiniz birşeyi kaybetmişsiniz gibi omuz çekecek. Ama biliyorum ki iyi günler onun olacak, değil mi güzelim ??
Onun bu yaşadıkları ile kendime ben sevgi-güven ilişkisini ne zaman öğrendiğimi sordum. Sevmeyi ne zaman öğrendiğimi ? Güveni ne zaman öğrendim ? Ya dürüstlüğü ... Bana bunları ailem mi verdi ? Yoksa ben mi aldım ? Birilerinde görüp mü özendim yoksa ...
Çevremdeki küçük insanların ilk bilmeleri gerekenler sanırım bunlar; okumaktan, konuşmaktan, satranç oynamaktan daha önemli. Onlara sevmeyi-sevilmeyi öğretmek. Nazik olmanın, kibar olmanın, gönül hatır bilmenin ne demek olduğunu öğretmek gerek. Umarım bunu öğretecek bir sürü fırsatım çıkar...
Limon Çiçeği

Çarşamba, Nisan 04, 2007

Yardım Turnuvası

Dart oynamaya başladığımdan bu zamana, ilk defa hayır için dart atacağım. Sizde Ankara'da iseniz ve bu etkinliğe destek vermek isterseniz Cumartesi (7 Nisan) saat 16:00'da Armada alışveriş merkezinde görüşelim. Attığımız oklar birilerinin iyiliğine olacak , heyyooooo..

Detaylı bilgiyi

adreslerinden bulabilirsiniz.






Limon Çiçeği

Pazartesi, Nisan 02, 2007

Büyük Olmak Budur...

Haftasonu takmış telefon-radyomu kulağıma Sokullu'ya bebek bekleyen bir arkadaşıma ziyarete gidiyorum. Radyoda duyduğum bir haber önce yerimden hoplattı, sonra bulunduğum yeri farkettirdi, yerime oturdum hemen. Google çok dile hitap edecek bir çeviri sistemi çıkarıyor. Yani sizin aradığınız kelime, tercihiniz ile ingilizce olarak da aranacak. Çıkan sayfları Türkçe'ye çevir diyerek ingilizce bilmesenizde anlayabileceksiniz. Böylece globalleşme ingilizceden kalkıp, doğruca google üzerine yoğunlaşacak. Forumlarda aradığımda hep şu çekiklerin sitesi çıkar, ben de gıcık olurdum. Korkun çekikler benden badem gözlü ben geliyorum....
Henüz test ortamında ama buyrun incelemek isterseniz:
Arkaşımdan gelirken dolmuştaki kız önce titreme nöbeti geçirdi, birkaç kişi "aman ne oluyor" derken kız kendini koltukan attı. Biz tabi panik içerisinde su, şeker, tansiyon ölçümü falan yapıyoruz. Aileden birini aramak aklımıza geldi. A'dan bakarken "Abbiiccciimm" hiç düşünmeden çevirdim. Karşıma çıkan eleman, kardeşinin birşeyi olmadığını, ilgi çekmek için böyle şeyler yaptığını, dert etmememizi söyledi. Ben bu konuşmadan sonra çevremdekilere durumu anlatmaya çalışırken kızcağız ayıldı ve hiç bir şey olmamış gibi çantasını, mantosunu toplayıp, 10 cm topuklular üzerinde sekti ve gitti. Bizde iyi niyetli 4-5 kişi sadece arkasından bakakaldık. Ne oldu şimdi ? Arkadaş kendini önemli mi hissetti ? Kendini kurtaracak insanlar olduğuna mı inandı ? Anlamadım ama geçnlik işte deyip, yürüyüp gitmekten başka çarede bulamadım. Ne ayıp birşey, hem kardeşini telefonda bilinmeyen birine kötülemek ve kardeşe de ne ayıp, teşekür etmeden gitmek !!!
Limon Çiçeği