Pazartesi, Nisan 09, 2007

Resim Yapasım Geldi

Sanata karşı hiç yetenekli olmadım, ya da ben hep öyle düşündüm. Ne resme ilgim vardı ne de müziğe, heykele ... Çamurdan oyuncaklarda bile hep var olan nesnelere benzer yapar, hiç yaratıcı olmadığıma hayıflanırdım. Eski zamandan bahsedince "dı/di" kullandım. Değişen birşey var mı henüz bilmiyorum.
Haftasonu ev dergilerinden birinde çok güzel çiçek motifleri gördüm. Bunları alt atla koyarak beş altı sıra, beş çiçek alta toplam 25-30 tane çiçekten bir pano yapmak istedim. Önce bunu işleyerek yaparım diye düşündüm, sonra boyarım diye düşündüm. En sonunda zordan kolaya gelip pano yerine tablo yapsam ya dedim. Hatta küçük küçük çalışıp sonra bile birleştirebilirsim. Yatağımın başına asmak için büyükçe bir tablo yapmaya karar verdim. Tabi bu benim maymun iştahlılığım da olabilir ama bugünlerde pastel boyalar alıp, biraz çiçek motif bakınıp aklımdaki çiçekleri çizmeye başlayacağım. Bakarsınız yetenek vardırda, öyle benim farketmemi bekliyordur. Ay denemek lazım valla...
Dün hiç hoşlanmadığım, durup durup yere ayaklarımı vurmak istediğim türden bir olay oldu. Çok sevdiğim bir arkadaşım sevdiği sevgilisinden sırf anlaşamıyorlar diye ayrıldı. Ve arkadaşım tam bir çaresizlik içerisinde. Ama onun çaresizliği öyle benim ki gibi hırçın değil. Kırılmıştı, üzgündü, yorgundu, ama ençok da kırılmıştı. Ben bağırırım, çağırırım, oflarım zıplarım... O ise sadece duruyor ve kimseyi üzmemek için kendini daha bir üzüyor. O üzüldükçe benim kendimi en çaresiz hissettiğim anlar geldi. Hani nefes bile alamazsınız, aldığınız nefes sizin göğüs kafesinizi acıtır, ağlamaktan gözleriniz şişer ve ne dileyeceğinizi, nasıl kendinizi teselli edeceğinizi bilemezsiniz ya; işte öyle. Hayat adil değil bilirsiniz ama bu olay niye sizin başınıza gelmiştir bir türlü anlamazsınız, kendinizi durduramaz önce dudaklarınız bükülür, sonra hooppp gözlerden yaşlar başlar ve çatallı sesle "neden ben ?" dersiniz, işte öyle. Onun için çok üzüldüm ama bunu ona bile anlatamadım. Hayat bundan sonra onun için bir müddet anlamlı olmayacak, hep eskiyi hatırlayacak ve sevdiğiniz birşeyi kaybetmişsiniz gibi omuz çekecek. Ama biliyorum ki iyi günler onun olacak, değil mi güzelim ??
Onun bu yaşadıkları ile kendime ben sevgi-güven ilişkisini ne zaman öğrendiğimi sordum. Sevmeyi ne zaman öğrendiğimi ? Güveni ne zaman öğrendim ? Ya dürüstlüğü ... Bana bunları ailem mi verdi ? Yoksa ben mi aldım ? Birilerinde görüp mü özendim yoksa ...
Çevremdeki küçük insanların ilk bilmeleri gerekenler sanırım bunlar; okumaktan, konuşmaktan, satranç oynamaktan daha önemli. Onlara sevmeyi-sevilmeyi öğretmek. Nazik olmanın, kibar olmanın, gönül hatır bilmenin ne demek olduğunu öğretmek gerek. Umarım bunu öğretecek bir sürü fırsatım çıkar...
Limon Çiçeği

5 yorum:

Açalya dedi ki...

Bende resim yetenegi var da, hirs yok anacim. Tembelim, iste bu kadar! Ya bakiyorum burdaki sanat galerine galan, ayni Kenan Evren gibiyim :) diyorum ki " aaaaa ben de yaparim yahu bunu, ne var bunda?" hahahaha. Bir bakiyorum nasil fiyatlar onlar oyle?! kiydirik iki cicek, iki manzara, iki kus, ama haksiz miyim simdi? :) Yap valla resim, ben de yapcam.
Arkadasina olanla seyle empati kurmani anliyorum, bazen bana da olur, niye benim gordugumu goremez, yada benimverdigim tepkiye yakin bir tepki vermez insanlar diye kizarim falan...Biraz fevriyim ben, yakarim kopruleri hemen, hazmedemem falan...
Ama sanirim dogru karar ve tepkiyi vermek sonradan ogrenilmiyor, insanin icinde olacak, mizaci oyle olacak falan filan. Kiza yazik olmus.

Açalya dedi ki...

ne bicim cumleler, typolar yapmisim ya pardon valla!

limoncicegi dedi ki...

Tembel teneke.. resim yerine yine gitti gezdi, yedi, içti, muhabbet etti durdu arkadaşları ile.. biraz sonra yapcamben bu resmi :))

limoncicegi dedi ki...

Sana demedim ben kendime embel teneke dedim, yanlis anlasilma olmasin...

Açalya dedi ki...

:)) bitane de burda var ondan... :))